Ali İLKBAHAR

Ali İLKBAHAR

Yeni umutlar

Yeni umutlar

Birinci dünya savaşı sonrası dünya yeniden yapılanmaya başladı. 

O yıllarda dünya yapılandırılırken bir tarafta liberal, kapitalist blok. Diğer tarafta komünist, sosyalist blok planlandı. Himayelerinde gibi görünen ülkeleri hem sömürdüler, karşı tehlike var diye silahlarını sattılar. Diğer tarafta Müslüman, Türk, zenciler, Afrikalı, ne olursa olsun bu bloklardan birini tercih olarak gösterdiler. Tercih etmeyenler yok kabul edildi. Bu yapıyı koruyan uluslararası kuruluşlar savaşlarda, işgallerde, soykırımda sadece kınadılar. Bir de veto vardı.

Bu yapıya kim karşı çıkarsa içlerinden hazırladıkları ekiplerle şöyle veya böyle darbelerle değiştiriyordu. Daha olmazsa Fransa’nın Libya’da yaptığı gibi lider Ömer Muhtar’ı esir alıyorlar. Sömürülerine karşı gelen milyonlarca yerli yok ediliyordu. Böylece sömürü çarkları tıkır tıkır her yerde işliyordu. Karşı çıkanlar emperyalist baskılardan açlık ve can derdinden teslim oluyor, susturuluyordu.

Bloklardan birinin kısmen dağılması sömürülerine sahip çıkamaması, ülkelerine götürdükleri köle ve esirler yıllar sonra gerçekleri gördükçe biz kimiz, ben kunta kinte nereliyim atam nerede, vatanım dediğinde, blokların gevşemesi dalgası ile yeni ülkeler ben de buradayım demeye başladı. Geçmişini isteyenler, atasını soranlar, evini, ibadethanelerinin yıkıldığını sorunca, uluslararası kuruluşlar kınamadan başka yapacağı olmayınca iki bloklu devletler zorlanmaya başladı.

Bu arada Ukrayna krizi çıktı. Bağımsızlık, göçmen, kan, barut hakim oluyordu. Bu arada blok ülkeler silahlarını satıyor. Göçmenler dolayısı ile muhacirler mağdurlar çoğalıyordu. Anneler, yavrular, yaşlılar sığınacak bir yer arıyordu. Sığınmaya gelen zenciler, yerliler, Müslümanlar mağdur, perişan oluyordu.

Dünya yeniden kurulurken bu arada bloklardan birine dünyanın en kalabalık devleti katılıyor. İki bloklu ülkeler Ukrayna savaşı ile sömürülerine devam ediyorlar. Yeni yeni silahlarını satıyorlar. Kazananlar, sömürenler yine onlar oluyor.

İslamofobi adı altında dışlanan Müslümanlar, dünyaya yayılmış Türkler, Türk devletleri. Yıllarca sömürdükleri sömüren efendisine verdikleri kahvelerinin içildiğini bile bilmiyorlardı. Afrikalılar aç çaresizler.

Osmanlı, Selçuklu, Endülüs vs. yıkılması ile iki blokun da yok kabul ettiği camiileri, evleri, dergahları yıkılan yok edilen, isimlerini bile kullanamayan, çaresiz uzanacak bir el bekleyen Osmnalıların torunları.

Bir de dünyada toplumsal değişimi yaşayan bir medeniyet köprüsü, yüzlerce hicrete tanıklık etmiş yaşamış muhacirler. Evleri yıkılan, şehirlerini, ülkelerini terk edenlere ev sahipliği yapan onlara yurt, yer olan topraklardakilerin hikayeleri ve gelecekleri. 

Bir tarafta da muhacirlerin, mazlumların sığınacak bir yer ararken dövülen, buz üzerinde soğukta donarak ölüme terk edilen muhacirler. Kucağında çocuğu sığınacak yer ararken ayağına çelme takılan, denizlerde botları patlatılarak ölüme terk edilen göçmen çaresizler, sahillere vuran Aylan bebek yavruların hali.

Yukarıdakilerden dolayı Müslüman kardeşliği insanlık görevi diye hangi inançtan olursa olsun mazlumlara, çaresizlere yardım eden insan yerine koyan, ekmeğini paylaşan, su kuyusunu çıkaran Türkiye.

Bu yardımları alan insanlar sömürmeyen adaleti, huzuru, barışı, kardeşliği, paylaşmayı, insanca yaşanacak değerlerine saygılı el ve hayat istiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR