Yılbaşı Konusunda Uyarmak ve Sakındırmak
Yeni bir yıl Takvimden düşen bir yaprak daha. Zaman, durmaksızın akıyor. Aslında yılbaşı ne sevincin kendisi ne de günahın tek başına adıdır. O, sadece zamanın dönüm noktalarından biridir. Asıl mesele, bu dönüm noktasına nasıl bir anlam yüklediğimizdir.
Son yıllarda yılbaşı, birçok insan için eğlenceyle, sınırsız tüketimle ve ne yazık ki dinimizin açıkça sakındırdığı davranışlarla özdeşleşmiş durumda. İçki sofraları, israf, ölçüsüzlük ve bir geceden bir şey olmaz anlayışı Oysa mümin, hayatının hiçbir anında “bir şey olmaz” rahatlığıyla hareket edemez. Çünkü onun hayatı sorumluluk, ölçü ve bilinç üzerine kuruludur. İslam, sevinci yasaklamaz. Bilakis meşru sevinci teşvik eder.
Ancak başkalarına benzemek uğruna kendi değerlerinden vazgeçmeyi de doğru bulmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), müminin duruşunun net olmasını ister. Kimliğini zamanın rüzgârına göre şekillendiren değil, zamana yön veren bir bilinç önerir. Yılbaşı gecesi yapılanların çoğu, eğlence adı altında haramı normalleştirme tehlikesi taşır. İçkinin, kumarın, iffetsizliğin ve israfın sıradanlaştırılması kalbi fark etmeden karartır.
Bir gecelik olduğunu sandığımız şeyler, zamanla alışkanlığa dönüşür. Günah, tekrar edildikçe hafife alınır hafife alındıkça da büyür. Müslüman için asıl muhasebe, yeni yıl gecesinde değil her günün sonunda yapılır. Bugün Allah’ın rızasına uygun yaşadım mı, sorusu, takvimden çok daha kıymetlidir. Yeni bir yıla girerken yapılması gereken; eğlencede sınırları zorlamak değil, niyetleri tazelemektir. Tövbe etmek, şükretmek, daha iyi bir kul olma azmini diri tutmaktır. Unutmayalım: Bizi değerli kılan, kalabalıklara karışmamız değil hakikatin yanında durabilmemizdir.
Herkesin yaptığı, doğru olmak zorunda değildir. Mümin, akıntıya kapılan değil; pusulası olan kişidir. İlmihal kitaplarımızda da çok açık yer alan bir husus olmasına rağmen bu kutlamaların bu derece yaygın olması ve insanlar tarafından hiç tereddüt edilmeden, hiç sakınılmadan ve en tehlikelisi de kalben herhangi bir sakınca görülmeden meşru kabul edilircesine karşılanması, itikâdî anlamdaki büyük bir boşluk ve cehaletin de göstergesi olmaktadır. Bu tespit, temel sorunumuzun Yılbaşı, o ya da bu değil, itikâd ve bilinç sorunu olduğunu işaret etmektedir.
Yaşamakta olduğumuz memleketteki inanç sorunu (Ehl-i Sünnet İtikâdınından uzaklık) ciddi ve topyekûn bir seferberlikle ele alınarak acilen izale edilmesi gereken bir sorundur. Bu konudaki eksikliklere, böyle bir ilim ve eğitimin herkese ulaştırılması konusundaki noksanlıklara rağmen, Yılbaşı vb. gibi konular üzerinden insanlar yeri geldikçe ikaz edilmeli, insanların dinî kimliğine zarar verecek bu tür işlerden sakındırılması konusunda, bir vazife bilinciyle hareket edilmelidir.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.