Şule Nallı

Şule Nallı

Her Şeyin Değiştiği Bir Dönemde Sabit Kalmak

Her Şeyin Değiştiği Bir Dönemde Sabit Kalmak

Zaman, hiç olmadığı kadar hızlı akıyor. Dün alıştığımız şeyler bugün demode, bugün öğrendiklerimiz yarın eski. İnsan ilişkilerinden iş yapma biçimlerine, düşünce tarzlarımızdan hayallerimize kadar her şey sürekli değişiyor.

Dünya artık bir tuş kadar yakın ama bir o kadar da uzak. Ve biz, bu değişimin içinde, sabit kalmaya çalışan küçük birer nokta gibiyiz. Her şeyin değiştiği bu dönemde sabit kalmak, çoğu zaman bir direniş gibi hissediliyor. Çünkü değişime ayak uyduramayanlar dışlanıyor, geride kalmış sayılıyor. Fakat bazen sabit kalmak, geri kalmak değil; kendini korumak anlamına gelir.

Değerlerini, duygularını, insan kalabilme halini kaybetmemek için verilen sessiz bir mücadeledir bu. Artık her şey “hız” üzerine kurulu. Hızlı iletişim, hızlı yemek, hızlı alışveriş, hızlı duygular… Düşünmek bile lüks hale geldi. Kimsenin sabrı yok; bir cümlenin sonunu bile beklemeden cevap veriyoruz. Sosyal medya akışları gibi hayatlarımız da sürekli yenileniyor. Ama yenilenmek her zaman tazelenmek değil. Bazen o hızın içinde özümüzü yitiriyoruz. Eskiden insanlar birbirine zaman ayırır, bir kahve içer, uzun uzun konuşurdu. Şimdi bir “mesaj gönderildi” sesiyle dostluklar kuruluyor, bir “görüldü” işaretiyle bitiyor. Anlam yerini anlığa bıraktı.

Duygular yüzeyleşti, düşünceler aceleye geldi. Herkes değişiyor ama kimse nereye gittiğini bilmiyor. Sabit kalmak işte burada anlam kazanıyor. Değerlerine, vicdanına, insanca kalma hâline tutunabilmek… Herkes rüzgârla savrulurken, sen kendi köklerine sarılıyorsun. Belki yavaş ilerliyorsun ama sağlam yürüyorsun. Çünkü sabit kalmak, bazen “ben hâlâ insanım” diyebilmenin tek yolu. Ama elbette sabit kalmak da kolay değil. Çevren değişirken sen aynı kalmaya çalıştığında, bazen yanlış anlaşılıyorsun. “Gelişime kapalı” deniyor sana, “eski kafalı” diyorlar.

Oysa mesele gelişmemek değil, değişirken kaybolmamaktır. Değişim doğaldır; ama insan kendi özünü unuttuğunda, artık kim olduğunu da bilemez. Bizi güçlü kılan şey, her rüzgârda savrulmak değil; kendi yönümüzü koruyabilmektir. Fırtınalar arasında bile bir merkezimiz olmalı. Çünkü merkezini kaybeden insan, hangi yöne gittiğini de bilemez. Her şeyin değiştiği bu dönemde, sabit kalmak aslında bir kimlik meselesi. “Ben kimim?” sorusuna hâlâ cevap verebiliyorsan, hâlâ hayattasın demektir.

Belki de artık sabit kalmak; doğaya bakmak, çocuklarla vakit geçirmek, bir kitabın içine gömülmek, sessiz bir sabah kahvesi içmek demektir. Çünkü hayatın özünü hatırlatan şeyler hep basittir. Karmaşanın içinde sade kalmak, tüketimin içinde üretken olmak, gösterişin içinde samimi kalmak… Asıl güç bunlarda gizlidir. Dünya değişmeye devam edecek. Teknoloji gelişecek, insanlar farklılaşacak, hız daha da artacak. Ama bir şey hep aynı kalmalı: insan kalabilmek. Duygularını kaybetmeden, birine yardım ettiğinde hâlâ içten bir huzur duyabilmek… Sabit kalmak, tam da budur işte — ruhunu koruyabilmek.

Her şeyin değiştiği bir dönemde sabit kalmak, belki de en sessiz ama en büyük direniştir. Çünkü o sabitlik, hayata karşı değil; kendini kaybetmeye karşı verilen bir mücadeledir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR