Muhammed Gömük

Muhammed Gömük

İlahiyat fakültelerinin dinler arası diyalog aymazlığı

İlahiyat fakültelerinin dinler arası diyalog aymazlığı

Genel olarak ülkemizdeki ilahiyat fakülteleri, birçoğumuzun mâlumu olduğu üzere İslama mugayir envai çeşitte fitne, fesat ve fücurun kol gezdiği sözde eğitim yuvalarıdır. Çıplak da namaz kılınır diyen Yaşar Nuri Öztürk’ün mektebi Marmara Hukuk Fakültesi’nde hâlen görev yapmakta olan Faruk Beşer ad ve soyadlı şahsın “Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Fıkhını Anlamak” adlı sözüm ona kitabında Fetullah Gülen denen zındık-ı ekberi göklere çıkarıp onu müçtehid ilan ettiğini duymayan, bilmeyen kalmamıştır. FETÖ’nün Mehtap TV kanalında da vaktiyle programlar yapan bu şahsın FETÖ’den yargılanmayıp dışarılarda elini kolunu sallayarak gezmesi üzüntü vericidir. Ama  içimiz rahat olsun, Devletimiz sonuna kadar bunların peşini bırakmayacaktır.
Konumuz aslında FETÖ’cü ilahiyatçılar değil. Zira bazı ilahiyatçıların neresinden tutsanız bir tarafı elinizde kalır. Konumuz, ilahiyat fakültelerindeki dinlerarası diyalog dersi. Başka bir tabirle ilahiyat öğrencilerini hedef alan sinsi dinsizlik propagandasının amiral gemisi olan dinlerarası diyalog terbiyesizliği…
“Dinler” diye bir kavramın, İslam dinine göre caiz olmadığı, Kur’an-ı Kerim’in Al-i İmran Suresi’nin 19 ayetinde “tek din İslam’dır’ diyerek açıkça yazıyor. Diğer sözde dinler de bu durumda sadece batıl ya da sapkın inançlardır. Altını çiziyorum; tek din İslam’dır. Kime göre; elbette ilahiyatçılara göre değil, Allah’a göre! İlahiyatçılara kalırsak vay ki vay hâlimize!
Pekâlâ bunca ilahiyatçının dinlerarası diyalog aşkı da neyin nesidir?  Dinlerarası diyalog, kanlı terör örgütü FETÖ’nün mottolarından biri değil midir? PKK’lıların “Biji Apo” diye hainliklerini umuma izhar ettiği gibi FETÖ’nün militanları da “dinlerarası diyalog” diyerek münafıklıklarını dünya aleme haykırmıyorlar mıydı? Kur’an’da Hazreti İbrahim hakkında açıkça “Müslümandır” dendiği hâlde (Al-i İmran Suresi 67. Ayet) “ibrahimi dinler” diye abuk subuk bir zırvalığın peşinden nice okumuş cahiller salyalarını akıta akıta gitmiyor muydu?
Toplum nezdindeki en sevimsiz akademisyen takımı olan ilahiyatçılar, neden dinlerarası diyaloğa böylesine tutkuyla bağlılar; bu cesareti nereden buluyorlar, bu pervasızlığı nasıl gösteriyorlar? Bu soruların cevaplanması lazım.
Yine mâlum ki son zamanlarda deizm, ateizm, panteizm, satanizm gibi çeşitli adlar altında dinsizlik tartışmaları yaşanmakta. Ben de bazı feraset sahiplerine katılarak muhtelif dinsizlik/mezhepsizlik akımlarının müsebbipleri arasında ilahiyatçıların da olduğunu düşünüyorum. TV ekranlarında saatlerce konuşup da milletin kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramayanlar; millete bu dini adamakıllı öğretemedikleri için hem Hak nezdinde hem de halk nezdinde mes’uldürler. 
Mesela deizm… Allah’a inanıyorlarmış da kitaba, peygambere inanmıyorlarmış. Bir defa Allah’a inanıyorum diyebilmek için Allah’ın kitaplarına, peygamberlerine ve sâir itikadi ve imani unsurlara inanmak gerekir. Aksi hâlde Allah’a inandığını iddia eden elbette yalancının önde gidenidir. Bu kadar basit bir tespiti yüzlerce, binlerce ilahiyatçının ağzından duyamadık, duyamıyoruz. Nasıl duyalım ki, elemanlar tutturmuş bir İslam felsefesi diye, işleri güçleri sorgulamak! Neyi sorguluyorlar; Allah’ı sorguluyorlar, dini sorguluyorlar! Vah şunların hâllerine, vah vah vah… Biz böyle iki kelam edip eleştirince de “vay cahiller, vay yobazlar” diye yaftalamıyoruz. Siz önce Kur’an’ı açıp okuyun da dinden haberiniz imandan haberiniz olsun. 
Allah, Kur’an-ı Kerim’in Al-i İmran Suresi’nin 31. ayetinde “Resûlüm, de ki; eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun” yazıyor mu, yazmıyor mu? Evet, yazıyor! Allah’ın Resulüne, yani sevgililer sevgilisine uymak için onun yaptığını yapıp onun sakındığından sakınmak, onun öğütlerine uyup sözünü tutmak gerekir mi gerekmez mi? Elbette gerekir! O hâlde onca ilahiyatçı, neden Peygamber Efendimizi tanıtıcı, sevdirici, onun sünnetini yüceltici çalışmalar yapmaz, beyanatlar vermez de ikide bir hadislere çatarlar, sünnete dil uzatırlar, Müslümanın gönlünden Peygamberimizi çıkarmaya çalışırlar? Bu sinsi Peygamber düşmanlığı neye, kime hizmettir?
Bir de Allah’tan “tanrı” diye bahsedilmesi şeklinde bir aymazlık var ki insanın cini tepesine geliyor. Evet, Allah, tanrıdır. Dinsizler hariç buna kimsenin şüphesi yok. İşte o tanrının Allah diye bir tane çok bilindik özel bir adı ve bir de esma-ül hüsna denen ve O’nun yüceliğini vasfeden güzel adları vardır. Biz Allah’ın yarattığı herhangi bir şeyden, bir insandan, bir canlıdan hatta bir nesneden bahsederken falanca yaratık filanca yaratık diye mi bahsediyoruz yoksa ona ismiyle mi hitap ediyoruz? Hatta çoğu zaman o isimlerin önüne sayın, bey, beyefendi, hanfendi, mösyö, madam, sinyor, sinyorita gibi acayip hitaplar da takıyoruz, değil mi? Hâl böyleyken nasıl bir laubaliliktir ki Allah hakkında konuşurken O’ndan sadece tanrı diye bahsediliyor! Allah’a tanrı diye hitap eden ilahiyatçılara, isimlerinin önüne bey, hanım gibi ünvanlar takmadan seslensek suratlarını ekşitirler mi, ekşitmezler mi? Yaratık diye seslenirsek demiyorum, isimlerini gene söyleyeceğiz; ama sadece hitap ünvanı kullanmayacağız! Bakın bakalım nasıl çıngar çıkaracaklar!
Uzun lafın kısası, ilahiyatçıların da ilahiyat fakültelerinin de iyice bir elden geçmesi lazım. Yapacak çok iş var; ancak ilk yapılması gereken, dinlerarası diyalog denen saçmalığı ilahiyat fakültelerinin ders programlarından ve müfredatlarından silip atmaktır. Bahusus yetkilileri yetkilerini kullanmaya, görevlileri görevlerini yapmaya ve ilgilileri de konunu takipçisi olmaya davet ediyoruz.
Biz de konunun takipçisiyiz, biline!
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR