Ferit Atmaca

Ferit Atmaca

PKK’lılara elektrik, Çakıroğlu’na bıçak 

PKK’lılara elektrik, Çakıroğlu’na bıçak 

2015’in Şubat ayıydı; “açılım süreci”nin tüm hızıyla sürdüğü günler.

Hükümet-İmralı-HDP ve Kandil arasında görüşmeler yapılıyor…

Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere şımartılan HDP’liler ve hatta Kandil’deki terör elebaşları, küstah açıklamalarına hergün yenisini eklerken, Dolmabahçe Sarayı’nda o meşhur toplantı yapılıyordu. 

Neydi o toplantı? 

Dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Âlâ ve AK Parti Grup Başkan Vekili Mahir Ünal, İmralı Heyeti’nden HDP’li Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken’le Dolmabahçe Sarayı’nda biraraya gelmiş ve Öcalan’ın yapacağı çağrıyı görüşüyordu; ardından HDP’li Sırrı Süreyya Önder bir metin okuyordu.

Bu şekilde sürdürülen “açılım süreci”ne karşı “ne oluyor böyle” gibi en ufak bir “sorgulama”da bulunanlar dahi linç edilirken, pohpohlanan  HDP’liler, PKK sempatizanları ve marjinal sol örgütler kendilerine sunular müthiş rahatlık ortamında günden güne daha da pervasızlaşıyor, şımarıyorlar ve ellerini kollarını sallaya sallaya terör propagandası yapabiliyorlardı.  

Yurdun pek çok yerinde olduğu gibi üniversitelerimizde de PKK yandaşı sözde öğrenciler gizliden de değil açıktan örgüt lehine eylemler gerçekleştiriyor, hiçbir yetkili de bir şey demiyor/diyemiyordu. 

Bunlardan biri de en batımızdaki Ege Üniversitesi’ydi. Burada, bölücü terör örgütü PKK/KCK’nın sözde gençlik örgütlenmesi YDG-H üyeleri, bugün olsa çok farklı sonuçlar doğuracak eylemler yapıyordu ve üniversite yönetimi seyrediyordu.

Ülkücü öğrenciler rahatsızdı durumdan. “Olmaz, olamaz” deyip, YDG-H üyelerinin eylemlerine ve bunlara müsaade edilmesine tepki gösteriyorlardı.

Ancak adeta taşlar bağlanmış, köpekler salıverilmişti.

Kendilerine tepki gösteren bir öğrenciyi, grubu çok rahat hedef gösterebiliyorlardı.  

İşte, Fırat Yılmaz Çakıroğlu da onlardan biriydi. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisiydi; Ülkü Ocakları Ege Üniversitesi sorumlusuydu.

Çakıroğlu ve arkadaşları, PKK yandaşlarının eylemlerine karşı geldikleri için sindirilmeye çalışılıyordu. Üniversite içinde örgütün “Kampüs Cadıları” adlı grubu bile vardı ve grup, Çakıroğlu’nu sağa sola fotoğraflarını asarak hedef gösteriyordu. 

Rüzgar öyle tersten esiyor/estiriliyordu ki Çakıroğlu ve arkadaşlarının derslere ve sınavlara girmesi bile engelleniyordu.

Çakıroğlu ve arkadaşları durumu üniversite yönetimine bildirmelerine rağmen, rüzgar aynı yönde esmeye devam ediyordu. 

Bu süreç Çakıroğlu’nun canını aldı! 

20 Şubat 2015 tarihinde Çakıroğlu, üniversitenin içinde YDG-H üyesi Nurullah Semo tarafından bıçaklanıp öldürüldü.

O dönemi yaşayan biri olarak söylüyorum, “açılım sürecine zarar verir” diye Çakıroğlu’nun katledilişinin görmezden gelindiğini çok iyi hatırlıyorum. 

Bir iki gazete dışında olayı yazan bile olmamıştı.

Düşünebiliyor musunuz; hem de bir devlet üniversitesinin içinde PKK’lı bir grup var bu grup, ülkücü bir öğrenciyi bıçaklayarak öldürüyor, herkes üç maymunu oynuyor! 

Öfkelenmemek elde değildi. 

***

Sonra, Haziran seçimleri oldu ve şükür ki “açılım süreci” yanlışından dönüldü, terör örgütü ve yandaşlarına layıkıyla muamele süreci başladı.

Yeni süreç sayesinde Çakıroğlu’nun katillerinin ardından o katilleri cesaretlendirenlerden de hesap soruluyor.

Evet yanlış duymadınız: 

Dönemin Rektörü Candeğer Yılmaz, Rektör Yardımcısı Atilla Silkü, Genel Sekreteri Mehmet Bülent Özkan ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Ersin Doğer, Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun öldürülmesi olayındaki kusurlarından ötürü bugün yargılanıyor.

Davanın geçtiğimiz günlerde gerçekleşen son duruşmasında Savcı mütalaasını verdi. Bu dört isim için 3'er yıla kadar hapis cezası istedi.

Duruşmalarda şu ana kadar ortaya çıkan bilgilere göre, üniversite yönetimi, PKK/KCK, DHKP-C sempatizanı öğrencilere ceza vermediği gibi yazılı ikaz dahi yapmamış, bu da onları cesaretlendirmiş. Bu cesaretle eylemlerini sıklaştırmışlar ve eylemlerdeki şiddetin dozunu artırmışlar.

Örgüt üyesi öğrenci ve arkadaşları fakülte yakınında bir yere “Hozan Serhat” ismini vermişler… Burada çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlar, terör örgütünün propagandasını yapmışlar… Açıktan bebek katili Öcalan’ın fotoğraflarını paylaşmışlar… Ve bu faaliyetleri için elektrik ihtiyaçlarını da devletin Fakültesi’nden karşılamışlar…

Üniversite yönetimi de zaman zaman seyretmiş, zaman zaman göz yummuş… 

Şimdi “görevi kötüye kullanma” suçundan yargılanıyorlar. 

Yeterli midir, Çakıroğlu’nu geri getirir mi?

Ne mümkün. Ancak bu kadarı bile çok önemli. 

Davanın takipçisi olup, gelişmeleri aktaracağım inşallah. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR