
Tarihi Ekrandan İzlemek Mi?
Salı akşamı 42. bölümüyle nihayet İstanbul'un fethini ekranlara taşıyan "Mehmed: Fetihler Sultanı" dizisi, Türk televizyon tarihinde önemli bir yapım olarak yerini aldı. Tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birini, uzun soluklu bir dizi formatında izleyiciye sunması bakımından bir ilk olma özelliği taşıyan yapım, eksikleriyle ve artılarıyla tartışmaya değer.
Serkan Çayoğlu'nun canlandırdığı Fatih Sultan Mehmed karakteri, ekranlarda şimdiye kadar gördüğümüz en uzun soluklu Fatih portresi.
Daha önce sinema filmleri ve dijital platformlarda çeşitli oyuncular tarafından canlandırılan bu büyük hükümdar, televizyon dizisinde farklı yaş dönemleriyle ve çok daha derinlikli bir yaklaşımla ele alındı. Çayoğlu'nun rolüne adeta yaşayarak can vermesi, seyirciyi tarihin o dönemine taşımada büyük rol oynadı.
Ne var ki, her tarihî yapımda olduğu gibi bu dizide de bazı tarihsel gerçeklerden sapmalar göze çarpıyor. Reyting kaygısı, dramatik etki yaratma çabası ve televizyon dinamikleri, ister istemez tarihsel gerçekliği zaman zaman gölgeliyor.
Özellikle 42. bölümde şahit olduğumuz fetih sahnelerinde, Sultan Mehmed'in kılıcını çekip düşman askerleriyle bizzat savaşması, tarihi gerçeklerle örtüşmüyor. Tarihî kaynaklarda Fatih'in fetih sırasında ordusunu yönettiği, ancak bizatihi ön saflarda çarpışmadığı belirtiliyor.
Dizide hükümdarı en önde savaşırken görmek, seyircinin heyecanını artırmak için yapılmış bir tercih olsa da, tarih anlayışımızı şekillendiren yapımlarda bu tür ayrıntılar önem taşıyor.
Bir diğer dikkat çekici hata ise, zaman çizelgesindeki kaymalar. İstanbul'un 29 Mayıs 1453 Salı günü fethedildiği tarihî bir gerçek. Ancak Fatih Sultan Mehmed'in şehre resmî olarak girişi 1 Haziran Cuma günü gerçekleşmiştir.
Dizide bu ayrım gözetilmediği için, izleyicilerde yanlış bir tarih algısı oluşması kaçınılmaz. Tarihî olayların kronolojisine sadık kalmak, özellikle gençlerin doğru tarih bilgisine erişmesi açısından hayati önem taşıyor.
Bütün bu eksikliklere rağmen, "Mehmed: Fetihler Sultanı" gibi bir yapımın televizyonda yer bulması ve geniş kitlelere ulaşması son derece değerli.
Çünkü tarihimizi bilmeye, anlamaya ve özümsemeye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Günümüzde kitap okuma alışkanlığı giderek azalırken, görsel medyanın etkisi artıyor.
Bu bağlamda, tarihî diziler ve filmler, özellikle genç nesillere tarihimizi aktarmanın etkili bir yolu haline geliyor.
Mustafa Kemal Atatürk'ün de vurguladığı gibi, "Büyük devletler kuran ecdadımız, büyük ve geniş medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur."
İşte bu borcu ödemek için, tarihimizi her platformda anlatmaya, tartışmaya ve yaşatmaya devam etmeliyiz. "Mehmed: Fetihler Sultanı" gibi yapımlar, eksiklerine rağmen, bu görevi üstleniyor ve geniş kitlelere ulaştırıyor.
****
Öte yandan, tarihî dizilerin bir eğlence ürünü olduğunu da unutmamalıyız. Dramatik etki yaratmak, seyirciyi ekran başında tutmak ve reyting kaygıları, kaçınılmaz olarak bazı tarihî gerçeklerin değiştirilmesine ya da abartılmasına yol açabiliyor.
Burada izleyicilere, özellikle de genç nesillere düşen görev, bu tür yapımları izlerken eleştirel bir bakış açısını korumak ve gördüklerini sorgulamaktır. Bir dizi ya da film izledikten sonra, "Bu gerçekten böyle miydi?" sorusunu sorarak araştırmaya yönelmek, tarih bilincimizi geliştirmenin en etkili yoludur.
Tarihî dizilerin bir diğer önemli işlevi de, milletçe ortak bir geçmişe sahip olduğumuz duygusunu pekiştirmesidir. Fatih Sultan Mehmed gibi dünya tarihine yön vermiş bir hükümdarın hayatını, mücadelelerini ve başarılarını ekranda izlemek, ulusal kimliğimizi güçlendirmekte ve toplumsal bağlarımızı sıkılaştırmaktadır. Bu açıdan bakıldığında bana göre, "Mehmed: Fetihler Sultanı" dizisi, salt bir eğlence aracı olmanın ötesinde, toplumsal bir işlev de görmektedir.
Son tahlilde, tarihî gerçeklere tamamen sadık kalma ideali ile televizyon formatının gereklilikleri arasında bir denge kurmak oldukça zordur. Bu dengeyi ne kadar başarıyla kurdukları tartışılabilir olsa da, böylesi bir yapımı ekranlara taşıyan tüm ekibe minnettarız.
Çünkü tarih, kitaplardan çıkıp günlük hayatımıza ne kadar çok girerse, o kadar canlı ve anlamlı hale gelir. Türk çocuğu, Atatürk'ün dediği gibi, "ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır."
Vesselam…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.