Ekonomik ya da ekonomik yaşam kuşkusuz sosyal yaşamın bir parçasını oluşturur ve onu sosyal yaşamdan ayırmak imkansızdır. Bu nedenle sosyologlar, ekonomik faaliyeti sosyolojik bir şekilde inceleyerek bir bilim dalı - ekonomik ve sosyal bilgiler geliştirdiler.

Sosyologlar ve ekonomistler ekonomiyi beşeri bilimler olarak tanımlarlar çünkü ekonomiyi insan doğası için bir zorunluluk olarak görürler. Nitekim her bireyin istese de istemese de doğa ile bir ilişkisi vardır. Hayatına devam eden her insanın kendine uygun bir yer yaratmak ve elde tutmak, doğayı arzuları için kullanmak, ihtiyaçları doğrultusunda doğayı değiştirmek ve geliştirmek için doğadan işlemesi gerekir. Allah bizi doğanın bir parçası olarak var olmak ve doğayla uyum içinde yaşamak için yarattı. Kitabımızın belirttiği gibi, bir kişi istese bile bu mülk ve bölgeden çıkamaz.

Başka bir deyişle, doğadan uzak ve bağımsız kalmak imkansızdır. Ama tıpkı ülkemizde gördüğümüz insanlar gibi, çevremizde de doğal olarak milyonlarca insan var. Onların oluşturduğu aileler, köyler, şehirler, ülkeler, dini ve felsefi bloklar var. Bütün bunlar tutkuyu ve doğayı işliyor. Bu bloklar sürekli olarak işletmeler üretiyor, tüketiyor, değiştiriyor ve bölüyor. Tabiatı gereği bu insan blokları, doğayı kendi istek ve istekleri doğrultusunda işlerken diğer insan blokları ile karşı karşıya kalmaktadır.

Bu durumda ortaya çıkan ilişki bazen işbirliği, bazen dayanışma, bazen çatışma şeklinde devam edebilir. Bu ilişkiler sonucunda mutlu, rahatsız, mutlu veya mutsuz bloklar ortaya çıkabilir. Yüzyıllar boyunca, tüm insanlığı mutlu eden ekonomik sistemlerin ve ekonomik rejimlerin kurulması üzerine araştırmalar yapıldı, ancak pratikte hala devam ediyor. Buradan, ekonominin, insanlar ve doğa arasındaki ilişkiden kaynaklanan bu insan ilişkilerini inceleyen ve düzenleyen bilim olduğunu anlıyoruz.