Şule Nallı

Şule Nallı

Kültürel miras

Kültürel miras

Kültürel miras dendiğinde akla insan yapımı eserler (tablolar, çizimler, baskılar, mozaikler, heykeller), tarihi anıtlar ve binaların yanı sıra arkeolojik alanlar gelir. Ancak kültürel miras kavramı bundan daha geniştir; yavaş yavaş insan yaratıcılığının ve ifadesinin her türünü yani fotoğrafları, belgeleri, kitapları ve el yazmalarını, aletleri, bireysel nesne ve koleksiyonları kapsayacak şekilde genişlemiştir. Günümüzde toplumlar kendilerini içinde bulundukları tabiatla da tanımladıklarından; kasabalar, su altında kalan şehirler ve doğal çevre de kültürel mirasın birer parçası olarak anılmaktadır.

Kültürel miras yalnızca gördüğümüz ve dokunduğumuz somut nesnelerle sınırlı değildir. Bu mirasın oluşumuna katkı sağlayan soyut unsurlar da vardır: bir toplum içinde nesilden nesle geçen gelenekler, sözlü tarih, performans sanatları, toplumdaki uygulamalar, geleneksel zanaatkarlık, tasvirler, törenler, bilgi birikimi ve yetenekler gibi.

Soyut manada kültürel miras işte bu inanılmaz sayıdaki geleneği kapsar. Birkaç örnek vermek gerekirse: tango, flamenko, dini törenler, karnavallar ve Afrika'daki Aka kabilesinin çok sesli şarkıları gibi müzik ve danslar, şahinle avlanma, Viyana kahve evi kültürü, Azerbaycan halıları ve dokuma geleneği, Çin gölge oyunları, Akdeniz beslenme modeli, Hinduizm'de Vedik tarzı okunan Vedalar, Japon Kabuki tiyatrosu ve daha niceleri... Kültürel miras yalnızca kültürel nesnelerden veya geçmişten gelen geleneklerden ibaret değildir. Aynı zamanda bir seçim yapma sürecidir: Kültürel ve siyasi nedenlerle, gelecek nesillere aktarılacak veya aktarılmayacak olan şeyleri sürekli olarak seçen her bir toplumu kendisi yapan bir hafızada tutma ve unutma sürecidir. Tüm toplumlar dünya kültürüne katkıda bulunur. Bu sebeple tüm kültürel mirası ulusal yasalarla ve uluslararası anlaşmalarla korumak ve saygı göstermek oldukça önemlidir.

Eser veya tarihi nesnelerin yasa dışı kaçakçılığı, arkeolojik alanların yağmalanması, tarihi yapı ve heykellerin tahrip edilmesi her ülkenin kültürel mirasına geri döndürülemez zararlar verir. 1954'te kurulan UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü), kültürel mirasın korunması, kültürler arası anlayışın güçlendirilmesi ve uluslararası işbirliğinin öneminin vurgulanması için uluslararası sözleşmeler ortaya koymuştur. Kültürel varlıkların korunamaması oldukça eski bir problemdir. Konuya dair en çok gündeme gelen meselelerden biri, birey ve toplum menfaatleri arasındaki zorlu ilişki ile özel ve kamusal haklar arasındaki dengedir. Antik Romalılar, bir sanat eserinin özel mülkiyet dâhilinde olsa bile tüm toplum mirasının bir parçası olarak görülebileceğini belirtmişlerdir. Örneğin, belirli bir kişiye ait bir binanın cephesini süsleyen heykeller toplumda ortak bir değere sahip olduğu ve tüm vatandaşlar tarafından görülebilecek açık bir kamusal alanda durduğu için, buradan kaldırılmaları söz konusu değildi.

“Kültürel miras” dediğimizde genellikle aklımıza tek bir toplum ve bunun üyeleri arasındaki iletişim gelir. Ancak kültürler kesin sınırlarla ayrılamaz. Sanatçılar, yazarlar, bilim insanları, zanaatkârlar ve müzisyenler farklı kültürlerden olsa veya ayrı dönemlerde yaşasalar da birbirlerinden etkilenirler. Paul Gauguin’in resimlerindeki Japon baskı ve resimlerinin etkilerini düşünün; ya da Pablo Picasso'nun işlerindeki Afrika masklarını. Veya Afrika'daki Liberya evlerinde Batı mimarisinin etkileri... Kölelikten kurtulan Afro-Amerikan köleler yurtlarına döndüğünde, Amerika çiftliklerindeki neoklasik malikânelerden esinlenen evler inşa etmişlerdir. Amerikan neoklasik üslübu da Roma ve Yunan mimarisinden etkilenmiş bir Rönesans mimarı olan Andrea Palladio'dan etkilenmiştir. Paris'teki Louvre Müzesi'nde sergilenen ve 16. yy'da Leonardo da Vinci tarafından resmedilmiş olan Mona Lisa örneğini düşünelim. Önceki nesillerden bize aktarılan kültürel mirasa hepimizin yararı için sahip çıkmalıyız. İçinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinde bu miras, kültürel çeşitliliğimizi hatırlamamıza yardımcı olan ve farklı kültürler arasındaki saygı ve diyaloğu geliştiren çok önemli bir unsurdur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON YAZILAR